8 Mayıs 2013 Çarşamba

Dejenerasyon

       Toplumumuzun en büyük sorunlarından biri haline gelmiş ‘ilişki yaşayamama’ probleminin temelleri artık lise döneminde atılıyor.Ergenlerin daha karakterini oturtamadan, gelişimlerini tamamlayamadan kendilerine yükledikleri o olgun misyondan dolayı, ailelerin sağlamış oldukları sosyal statünün esiri olarak aslında kadın-erkek ilişkilerinde hayata 1-0 yenik başlıyorlar.Ailelerin çocuklarını hiç birşeyden ve hiç kimseden eksik-geri kalmasın adı altında sağladıkları olanaklar onları aç gözlü,istediği her şeyi çabuk elde eden ve etmek zorunda hissettiren bir düzene ayak uydurmayı gerektiriyor.İlişkileri de sadece araya biraz duygusallık katarak maddesel bir nesne gibi algılayıp yaşamaya başlıyorlar ve bu önlerinde 10 belki 20 sene devam ediyor.

       Özellikle bu büyük şehirlerde başlayan akım erkeğin kadını kolay elde etmesiyle, kadının zor olanı oynamasının sadece 3 gün sürdüğü bir dünyada erkek hegemonyasıyla son buluyor.Bunun sonuçları ise bir sürü kırık kalp,ayrılık,boşanma en kötüsü de güvensizlik ve yalnızlık.Erkekler sürekli kolay elde ettikleri kadınlardan sıkılıp, cinselliğin dibine vurduktan sonra artık kasaptan alışveriş yapar gibi sahip oldukları et parçalarını bir kenara bırakmak istiyorlar bunun en büyük sebebi etrafta zaman geçtikçe bekarlığa vedaların, söz, nişan, düğün gibi organizasyonların artması, maç keyfi,kz tavlama gibi aktivitelerdeki erkek nüfüsunun azalmasıdır. Etraflarındaki çift sayısı arttıkça, aile nüfüslarına yeni katılan minik üyelerin heyecanlarına şahit oldukça ve çevredeki herkes ‘sende bişey yok mu oğlum’ sorusunun cevabı ‘yok abi takılıyoruz,ben ilişki adamı değilim’ şeklinde cevaplandığında erkek arayışa girmeye başlamış demektir.Asıl sorun burada başlıyor, bu erkek arayışı genelde olumlu sonuçlanır çünkü kadınların bu kadar ‘adam yok’ diye hayıflandığı bir ülkede elbette kadın nüfusunun daha fazla olması muhtemel.Ancak, başta erkeğin yaşadığı ‘hayatımın aşkı işte bu’ diye hevesle başladığı ilişki en küçük bir pürüzde çatlak veriyor.Çünkü zaten erkek o ilişkiye farkında olmadan hissettiği bir baskı yüzünden başlamış oluyor en ufak bir tartışmada ‘of sıkıldım,bunaldım,çekemem’ modu başlamış oluyor.Duygularınıbu kadar hızlı tüketen ve yaşayan erkek,kısa ya da uzun zamanın önemi olmadan ben önüme bakarım diyerek, sanki o hayatı 1 gün önce bırakmışcasına kaldığı yerden dünyanın en boş işi olan ‘takılma’ kavramına koşa koşa kucak açıyor.

7 Mayıs 2013 Salı

SISTERHOOD



Dünyada ki en önemli şey aile bu tartışılamaz ama bunun kadar önemli ikinci şey ise şüphesiz ki 'Arkadaşlık'.Ben içimdekileri anında dışarı vurmaktan hoşlandığım hatta bazen hoşlanmasam bile çenemi tutamadığım için, her zaman etrafımda arkadaştan öte dostlarım olmalı.Ben her ilişkide olduğu gibi arkadaşlık ilişkilerinde de paylaşımların arttıkça samimiyetin çoğaldığına ve bağlılığın fazlalaştığına inanıyorum.Beni yargılamadan dinleyecek,benim dalga geçtiklerimle dalga geçecek,hatta bazen beni yerden yere vuracak,gerekirse ağlatacak ya da benimle birlikte ağlayacak.Sırrını saklayacak,sırrımı paylaşacak dostlukları bulmak ve bunların kalıcılığını sağlamak daha zor ve özel.Bu insanları bulduğunda ise kaybetmemek çok önemli eskiden hınca hınç dolan doğum günlerimde artık ben herkes yanımda olsun dahi istemiyorum.Çünkü o BENİM günüm, benim istediklerim,sevdiklerim yanımda olmalı az ve öz.Günlük hayatımda ki gibi...konu eğlenmek,içmek,gezmek,tozmak olduğunda zaten herkes koşa koşa gelir.Ama en ufak sorununda,zorluk yaşadığında ya da düştüğünde bu insanların hepsi çil yavrusu gibi dağılır.Bunun sebebi insanların bencilleşmesi,sorunları hayatlarından uzak tutmak istemeleri ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı...dünya da her şey karşılıklı olduğuna ,evrenin bir karması ve bumerang etkisi olduğunu varsayarsak, sende aynı şekilde davranıp durumu eşitler ve karşındakini hayatından pasifize etmiş olursun ya da o arkadaşlığı dostluğa taşımak adına ki karşı tarafın nankör olmadığı ihtimalini varsayarak yeni bir boyuta taşıyarak en azından ruhsal rahatlama yaşarsın.
Bir bahar kızı ve boğa burcu kadını olarak hayatımda geçirdiğim en güzel doğum günlerimden bir tanesiydi.30a yaklaşmak insanın canını sıksa da, hatalarına bakıp 'ah keşke şunu şöyle yapmasaydım' dediğim olsa da bunlar benim hatalarım,doğrularım...Esas konu şu ki, kız kardeşim haricinde tanıdığım ve sahip olduğum kız kardeşlerim var.Beraber güldüğüm,yeri geldiğinde beraber ağladığım, karnıma kramplar girene kadar kahkahalara boğulduğum ya da evdeki bütün peçeteleri heba edecek kadar ağladığım,sinirden gözlerimden çıkan nefretle katliam yaptığım ya da mutluluktan kendimi superman sandığım her anda yanımda olan dostlarıma daha doğrusu kız kardeşlerime sonsuz teşekkürler.^^iyi ki^^ lerimizin,^^keşke^^ lerimizden fazla olması dileğiyle...İyi ki doğmuşum,iyi ki sizi tanımışım.Sizi çok seviyorum , sizin beni sevdiğiniz gibi...